EURO
1
  • EURALL
    99.36 0.00%
  • EURTRY
    41.38 0.09%
  • EURMKD
    61.70 0.28%
  • EURRSD
    117.77 0.46%
  • EURUSD
    1.09 0.00%
  • EURGBP
    0.84 0.00%
  • EURCHF
    0.96 0.00%
  • EURSEK
    10.90 -0.31%
  • EURAUD
    1.73 0.00%

Söyleşi

Ethem Baymak’tan: “Balkanlar’da Yaşayan Türklerin Edebiyatında Mektuplar”
Mektuplarda Süreyya Yusuf ve Necati Zekeriya’nın mektupları ağır basarken, Yugoslavya dönemi Türk edebiyatı konusunda tarihe not düşen bir eser.  Kosovalı Türk yazar, şair, ressam Ethem Baymak, 2024 yılının son günlerinde yayınladığı yeni kitabı “Balkanlar’da Yaşayan Türklerin Edebiyatında Mektuplar” adlı kitabında, uzun yıllar öncesinde Balkanların farklı şehirlerinde yaşayan Türk edebiyatçıların birbirine gönderdikleri mektuplara yer vererek, okuyucuya anlamlı bir eser kazandırmış oldu. Kosova Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı destekli yayınladığı yeni kitabı ve çalışmaları hakkında kendisiyle yaptığımız röportajımızda, bu kitabın, bu topraklarda verilen toplumsal mücadeleler açısından önemli bir eser olduğuna vurgu yaptı.  Öncelikle okurlarımıza kendinizi tanıtır mısınızx? “Ben Ethem Baymak. 1952 yılında, Kosova’nın tarihi kenti olan Prizren’de doğdum. İlk, orta ve liseyi Türkçe bitirdim. Ondan sonra Hukuk Fakültesi’ne, Sırp-Hırvatça devam ettim. Onu bırakıp, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldum. Yüksek lisansı da orda tamamladım. Doktorayı ise Kiril ve Metodiy Üniversitesi, “Halk Bilimleri” Bölümünde savundum. Hem edebiyat, hem de resimle uğraşıyorum. Aşağı-yukarı 20 kadar kitabım var. 100’e yakın kişisel sergi açtım. 10’dan fazla sayıda da karma sergilere katıldım.” Balkanlarda Yaşayan Türk Edebiyatında Mektuplar… Günümüzde teknolojinin hayatımıza girmesiyle birlikte edebiyat alanında değişiklikler oldu. Niye konu olarak mektupları seçtiniz? “Mektuplara, aslında belgeler diyebiliriz çünkü bir arşivin belgesi ne kadar zenginse, arşiv de o kadar kaliteli ve kalıcıdır. Mektupları, belge olarak nitelersek, çok önemli bir iş yapmış oluruz. Mektuplar aslında belgeler olarak dosyamda durdu. 40 yıl bu olayı izledim.  Mektuplar, yok olmaya mahkum artık. Teknoloji acımasız. Özellikle bu dönemlerde, son yüzyıl içerisinde teknolojinin daha da hızlı gelişmesi ile mektuplar artık tarihe karıştı. Kitap içerisinde aslında, Yugoslavya’nın bütün olduğu dönemlerde edebiyatçılarımızın mektuplarının dışında, edebî tartışmaları da görüyoruz. Tarihsel olarak edebiyatımızın gelişmesini de mektuplarda görme imkanımız var.  Ben yangından, çok önemli bir dosyayı ya da bir belgeler dosyasını kurtardım diye düşünüyorum. Bu kitap aynı zamanda bir araştırma kitabıdır. Bu kitapta, mektupların otantikliğine dokunulmamıştır. Belgeler olarak da, dergiler bölümünde el yazmalarını görmek mümkün.” Bu mektupları nereden elde ettiniz? “Süreyya Yusuf’un monografisini yazdığım zamanlarda, yazarın yazdığı çalışmaları içinde mektupları da vardı. Mektupları yazmaya oradan başladım. Sonra diğer yazarların da mektuplarını yazmaya devam ettim. Öyle ki, 40 yıl içerisinde özene bezene bunları toplamaya ve yayınlamaya giriştim. İnşallah devam eder.  Fahri Kaya’nın, Necati Zekeriya’nın daha da mektupları var ve çok da kaliteli mektuplar. İnşallah yeni kuşak bu mektupları da bir araya getirir. Bizim var olan mektuplarla daha güzel bir eser elde etmiş olur.”  Bu mektuplarda kimler var? Bir ana konusu var mı? Her mektup farklı bir konuyu taşıyor mu? “Mektupların ana konusu edebiyat. Balkanlar’dan Türkiye’ye gidenler burdan kopmadılar. Mesela Yaşar Nabi Nayır onlardan biri. Türkiye’ye göç ediyor, Varlık dergisini kuruyor ama her şeyi Balkanlarda… Hatta daha derinlere gidersek Yahya Kemal’i de burada adlandırabiliriz.  Süreyya Yusuf ile Aziz Nesin arasında ilginç bir diyalog var. Süreyya Yusuf, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde hoca. Dolayısıyla samimi oldukları için o dönemde de Süreyya Yusuf’u, Komünist Partisinin baskıları yüzünden rahatsız ediyorlar. Bu ara içerisinde artık Türkiye’ye göç etmek istiyor Süreyya Yusuf… Aziz Nesin’e bir mektup yazıyor; ‘Benim bir kızım, bir oğlum var. Onların geleceği için ben Türkiye’ye göç etmek istiyorum. Ne diyorsunuz?’ diye. Aziz Nesin de, ‘Aman, sakın! Biraz daha sabret, şimdi durum iyi değil…’ gibisinden bir yazı yazıyor. Hem samimi, dostane, hem de edebî bir yazı. Mesela, Mahmut Makal’la birlikte Süreyya Yusuf, Orhan Kemal’i ziyaret ediyor. Oradaki o diyaloğun hatta tiplemelerin hepsi mevcut. Kitapta ağırlıklı olarak, buradan giden edebiyatçılarla ama Türkiye’de de var olan edebiyatçıların mektupları var. Süreyya Yusuf gibi veyahut da Necati Zekeriya gibi, Agim Rifat Yeşeren ve Fahri Mermer’in, Nevzat Hüdaverdi ve Necati Zekeriya’nın mektuplaşmaları mevcut.”Bu mektupların dışında yayınlamadığınız başka malzemeler de var mı? “Evet, tabii ki çalışmaya devam ediyoruz. Şu anda Balkan Türk edebiyatında Tuna ile ilgili ağırbaşlı, uzun yıllar üzerinde durduğum bir çalışma var. Özellikle Balkanlarda yaşayan Türk edebiyatçılarının Tuna’yla var olan diyaloğu o araştırmada mevcuttur.  Ressam, harfleri çizdi, artı bir çocuk şiirler kitabı da basıma hazır. Onun dışında, “Kosova ve Makedonya’da Türk Halkı Efsaneleri” doktora tezimin yayınlanması için görüşüldü. Bu üç eser, yayınlanmak için hazırda bekliyor.  Edebiyatın dışında resim alanında da çalışmalarımız devam ediyor. Özellikle uluslararası çapta düzenlenen ressamlar buluşması çalıştayı var. Kısa bir zaman önce İstanbul’da, Mersin-Tarsus’ta uluslararası çalıştaylar vardı. Bu çalıştaylarda ressamlar olarak hem birbirimizi tanıyoruz, hem de temsilen özellikle Balkanlar’dan giden ressamlar buraları anlatıyorlar, bu açıdan da önemli. Zaman zaman ressamları Balkanlar’a davet ediyoruz. Böyle bir köprü kurduk, devam ediyor.” Sanatla Uyanmak Festivali’niz de var. Ondan biraz bahseder misiniz? Sanatla Uyanmak Festivali bu yıl 23. kez düzenlenecek. Aralık vermeden bunu her yıl sürdürdük ve çok da başarılı geçti diyebiliriz çünkü bu zor şartlarda festival düzenlemek hayli zor, hele azınlık olarak Türkler için daha da zor. Ama bunu başarılı bir şekilde noktaladık. Geçen yıl yazar Ayşe Kulin’i davet ettik. Halk tarafından çok güzel karşılandı, imza günü yapıldı. Onun dışında TÜRKSOY’la da işbirliğimiz var. Onlar özellikle Türk dünyasından müzik korolarını, ekiplerini getiriyorlar. Ama ağırlıklı olarak, Balkanlarda yaşayan Türk ressamları bir araya getiriyorum. Her çalıştayda, mutlak takdirde Balkanlardan yeni yetişen ressamlar, tecrübeli ressamlar bu çalıştayda yer alıyor. Ressamlar dışarıda, manzara önünde resimlerini yapıyor. Festivalimiz Ağustos ayının son haftasında düzenleniyor.”  Son olarak neler eklemek istersiniz? “Yeni kuşak, Makedonya’da yavaş yavaş ayağa kalktı diyebiliriz, güzel, sevindirici bir haber. Kosova’da da o genç kuşağı görmek istiyorum. Şimdilik ortalıkta yok ama inşallah en yakın zamanda, yeni genç kuşak şairler, yazarlar yetişir. Bizim başlattığımız bu yolu onlar devam ettirirler.”      Mürteza Sulooca /Yeni Balkan/
1 ay önce
0
Devamını Oku
2024’te Priştine’de 2.700’den Fazla Kişi Gözaltına Alındı
Geçtiğimiz yıl Priştine Polisi’ne 20 binin üzerinde ihbar yapıldı. 2024 yılında ise 800’den fazla operasyon planı uygulanarak 2.700’den fazla kişi gözaltına alındı. Bu veriler, Priştine Bölgesel Polisi’nin yıllık rapor sunumunda kamuoyu ile paylaşıldı.  Raporda ayrıca, başkentte kamu güvenliğinin istikrarlı olduğu vurgulandı. Ancak, uyuşturucu ile ilgili suçlarda artış yaşandığı açıklandı. Priştine Emniyet Müdürü Basri Shabani, kent genelinde güvenliğin artırılması ve bölge kontrolünün sağlanmasının öncelikli hedefleri olduğunu belirtti. Shabani ayrıca, cana ve mala karşı işlenen suçlarda azalma yaşandığını, bunun da modern ve önleyici polislik anlayışının bir sonucu olduğunu ifade etti. Trafik güvenliği konusunda farkındalık artırma çalışmaları da geçtiğimiz yıl boyunca yoğun şekilde yürütüldü. 192 Acil Durum Hattına 2023 yılı boyunca 300 binin üzerinde çağrı yapıldığı açıklandı. Priştine Belediye Başkanı Përparim Rama, güvenliği artırmak amacıyla "Akıllı Şehir" projesini hayata geçireceklerini duyururken bu proje kapsamında, kent geneline kamera sistemlerinin kurulacağını ve bu kameraların polis merkezinden izleneceğini söyledi. Rama’ya göre, Kosova Polisi bünyesinde "Başkent Emniyet Müdürlüğü"-nün oluşturulması, güvenliğin sağlanmasında önemli bir adımdır. Başkan Rama bundan başka polis teşkilatının teknik ve lojistik kapasitesinin artırılacağını, ekipmanların modernize edilerek daha hızlı ve etkili hizmet sunmalarına destek olunacağını da sözlerine ekledi.
2 ay önce
0
Devamını Oku
Başarılı Bir Eğitim Yılı Ardından Gayemiz Bir Türkçe Sınıfın Daha Açılmasıdır
Başarı ve zorluklarla 2024/2025 Eğitim Öğretim yılının ilk yarısı da tamamlandı. 2024 yılı Kosova’daki Türkçe eğitim için olumlu geçmesine rağmen bu yıl özellikle Ders Kitaplarının sağlanmasında sıkıntı yaşandı. Priştine’de 2024 yılı Türkçe Eğitim için nasıl bir yıldı, konuyla ilgili Priştine’nin “Elena Gjika” İlköğretim Okulu Müdür Yardımcısı Agnesa Raşit Globoder ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu sorumuza Müdür Yardımcısı Globoder şöyle yanıtladı: 2024 yılı zorlu bir yıldı, ister şahsi görevde, çünkü ikinci dönemimi devraldım, değerlendirilmem açısından bayağı meşakkatli bir süreçten geçmek zorunda kaldım. Eğitim açısından bu yıl okulumuzda sorunsuz geçti, yılın başından bugüne kadar bir dizi başarı kaydettik. Öğrenci sayısında sürekli artışlar var, bildiğiniz gibi anasınıftan 9. sınıfa kadar okulumuzda 230 öğrenci mevcut. Ancak Eylül ayına başladığımızda çok zorlandık. Bu zorluk kitap sorunuydu. Maalesef 21. yüzyılda  ve bu yıl gibi zorluk çektiğimiz kitap sorunuyla ben 10 yıldır bu görevdeyim  gerçekten böyle bir zorluk yaşamadık. Biliyorsunuz, basından kitaplarımız çıkmadı, çok kısıtlı bir sayıda vardı ve baş döndürücü fiyatlarla satıldı. Özellikle Türkçe ve Boşnakça kitapların fiyatları fahişti. Gerçekten Ekim ayının sonlarına kadar kitapları temin etmek için çok zorlandık. Mecburi olan kitapları seçtik ve velilere aldırdık, diğerleri için ise yine Türkiye Cumhuriyeti bize sahip çıktı. Türkiye’nin Kosova Büyükelçiliği Eğitim Müşavirliği 1-9 sınıflar için Türkçe Dersi kitaplarını renkli olarak fotokopisini yaptırdı ve bir kolaylık sağladı. Ayrıca Matematik kitaplarının da fotokopisi yapıldı, çünkü çok pahalıydı, tanesi 32 Euro idi; Türkiye Büyükelçiliğinin sayesiyle bu zorlukları aştık ve bu eğitim yılının birinci dönemini tamamladık. Öğretmen Kadrosuyla durum nedir ve öğrencilerin başarısından söz eder misiniz? Gerçekten başarılı çocuklarımız var, kalifiyeli ve azimli bir kadromuz var. Her konuda kararlılıkla devam ediyorlar. Öğrencilerimiz Priştine ve Kosova çapında spor, resim, Fizik ve Matematik, Türkçe yarışmalarında birinciliğe, ikinciliğe üçüncülüğe layık görüldü. Onların başarısı bizi onurlandırdı. Başarılarımız ve çalışmalarımız boşa gitmedi. Her zaman gayemiz ikinci bir sınıfı açmaktır. Her sınıfımızda 25’in üzerinde öğrenci var ve bu memnun edicidir. Her yıl Priştine” Elena Gjika” İlköğretim Okulunda öğrenci sayısında artış oluyor, unu nasıl değerlendiriyorsunuz? Çalışmalarımız ve azmimiz sayesinde bu artış ve başarılar oluyor. Ve bu çalışmaların tanıtımı sizlerin medyanın sayesiyle oluyor. Her başarı ve sorunumuzu dile getirmemiz gerekiyor ve halkımızın, velilerimizin işbirliğiyle ve aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğiyle dimdik ve güçlü ayakta duruyoruz. Biliyorsunuz öğrencilerimiz için servisimiz devam ediyor ve bu yıl daha da kolaylık sağlandı, TİKA sayesiyle sağlanan üç minibüsle  alt sınıflardaki çocukların taşımacılığı  gerçekleşiyor ve çocuklar zamanında okula gelip, evine gidiyor. TİKA’ya teşekkür ederiz. Öğrencilerin başarısı ve ortalama notu nasıl, memnunmusunuz? Dediğim gibi bu yıl başarılı geçti. Çünkü Arnavut öğrencilerle birlikte belediye çapında yarışmalara katıldı ve elde edilen başarı ile gurur duyuyoruz. Tabi ki 1-5 sınıfların ortalama notu daha yüksek, çünkü bir öğretmenle çalışarak daha kolay kontrol ediliyorlar, 6-9 sınıfları ise doğal olarak bir geçiş sürecinde bulunduğu için biraz zorluk çekiyoruz, ancak buna rağmen ortalama not 4.5’in üzerindedir. Başarılı bir kadroyla başarılı bir nesil yetiştiriyoruz. Sonunda birşey eklemek istiyorsanız, buyrun söz sizin. Yine tekrarlıyorum tek dileğimiz ikinci bir sınıfın daha açılmasıdır. 2025/2026 öğretim yılı başladığı zaman inşallah ikinci bir sınıfa ulaşmamız sağlanır, öğrenci sayımız 40’a ulaşır veya kanunlar diğerleri için olduğu gibi bize de uygun şartlar yaratır, çünkü Arnavutlarda 5 sınıf var ve bir sınıfta 20 öğrenci bulunuyor. Bizim ise dördüncü sınıfta 34 öğrencimiz var, diğer sınıflarda da 30 öğrenci var. Bize topluluklara tanınan bu kural kırılsın, ikinci bir sınıf 20 öğrenci ile rahatlıkla açılabilir ve çok daha kaliteli ders yapılabilir. Bu hedefimizin gerçekleşmesi için  toplumca çabamızı göstermeliyiz. Biz tek başına yapamayız, bu daha yüksek mevkilerin çabası olmalıdır. Bu başarılı çalışmalar için öğretmen, veli ve öğrenci işbirliğinin devamını dilerim. Bu fırsatla medyaya teşekkür etmek istiyorum. Çünkü her zaman yanımızdaydınız. Meslektaşlarım olarak sizlerden çok şey öğrendim, sizlerden o eğitimi alarak burada da başardım diyebilirim. Yönetici gücünü sizden aldım. RTK-Kosova Radyosu’nda büyüdüm, o zorlukları ve Türklük nasıl ayakta durur onu sizlerden meslektaşlarımdan öğrendim. Radyo çalışanlarına özellikle Redaksiyon Şefi Ekrem Safçı, gazeteciler Zümrüt Süleyman, Güner Şaban, Raif Kırkul ve merhum Erol Şilek’e teşekkür etmeyi borç biliyor, sağlıklı bir emeklilik diliyorum.    
2 ay önce
1
Devamını Oku
Oyma ve Karikatür Sanatçısı Abdülhadi Zeman Toprağa Verildi
Elim trafik kazasında hayatını kaybeden oyma ve karikatür sanatçımız Abdülhadi Zeman dün (07.07.2024) doğduğu ve yaşadığı şehir Prizren’de kalabalık cemaat katılımıyla toprağa verildi.  Methum Abdülhadi Zeman’a Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar dilerken kendisiyle gerçekleştirdiğimiz söyleşimizi aktarıyoruz: Prizren’deki oyma ustası Abdülhadi Zeman, son zamanlarda karikatürlerle de sanat dünyasının ilgisini uyandırıyor. 80’li yıllarda çizgi roman ile sanata atmaya çalıştığı ilk adımlarını, tiyatro ile devam ettirmeye gayret etti, ancak zemin bulamadığı ve anlayış göremediği için bu çalışmalara 2000’li yıllara kadar ara vermek zorunda kaldı. Sanat dünyasına “Yeni Dönem” Gazetesi’nde yayınladığı çizgi roman ve karikatürlerle yeniden dönen Zeman, bugünlerde bir ilke imza atıyor. Kurduğu “Ku Ku” Kosova Karikatüristler Derneği çerçevesinde ilk karikatür dergisini yayınladı… Oymacı, çizgi roman ve karikatür sanatçısı Abdülhadi Zeman ile atölyesinde geniş bir söyleşi gerçekleştirdik. Sohbetimize da sanata ilk adımlarıyla başladık. Karikatür çizmeye 1984- 1985 yıllarında başladım. İlk karikatüristlik yıllarımda Subotica’daki bir çizgi roman yarışmasına Mehmet Bütüç ile bir çalışmamızla katıldık. Ancak, büyük bir rekabet vardı ve burada başarı sağlayamadık.     İlk çizgi romanı kahramanım Yugoslavya Savaşı sırasında yaşanan haksızlıklara karşı çıkan bir karakterdi.Anlayış göremediğim için ve mevcut sanat dünyasında gruplaşmalar dışında kaldığım için bir süre sanata ara vermek zorunda kaldım.  1999 yılındaki Kosova savaşın ardından, karikatür çizmeye tekrardan devam ettim ve “Yeni Dönem” Gazetesi’nde Kazıkoğulları isimli çizgi romanı yazmaya ve çizmeye başladım. Sonra da karikatüre daha fazla önem verip yaklaşık on sene boyunca bu tür çalışmalara devam ediyorum.    Uzun yıllardır bu işin içindesiniz. Bugüne kadar kaç karikatür ve çizgi roman çizdiniz?   Bugüne kadar binlerce karikatür çizdim. Karikatürlerimin yanı sıra, iki adet çizgi romanım da bulunuyor.  Karikatürlerim, çeşitli gazete ve dergilerde yayınlandı. Ayrıca, dünya genelinde Türkiye, Kıbrıs, Senegal ve Portekiz’deki sergilere de katıldım.   Şimdilerde ise bir dergi çıkarma hazırlığı içerisindesiniz. Derginiz hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?   Yaklaşık 35 senedir çizdiğim tüm karikatürlerimi bir araya toplayarak, gençlerimize bir mesaj vermek amacıyla bir dergi hazırladım. Onlara örnek olmak, korkmamalarını ve yılmamalarını tembih etmektir.  Özellikle içerisinde bulunduğumuz bu teknoloji çağında, gençlerimizin kitap, gazete, dergi gibi değerlerimizin farkında varmaları gerekiyor.  Dergideki karikatürlerin tamamı sadece resimden oluşuyor, hiç yazı bulunmuyor. Multietnik bir ülkede yaşadığımız için, çizmiş olduğum karikatürlerin herkes tarafından anlaşılmasını istiyorum.  Bir karikatür, herkes tarafından farklı yorumlanabilir. Ancak, farklı yorumlayan herkes, tekrardan ortak bir noktada da buluşabilir.   Derginin tanıtımı ve dağıtımı ne zaman gerçekleşecek?   Dergimizin tanıtımını 1 Ekim 2021 tarihinde Prizren “Gazi Mehmet Paşa” Hamamı’nda gerçekleştireceğiz. Tanıtımda ayrıca, karikatürlerimin yer aldığı bir sergi de açacağız.  Ayrıca, 2 Ekim 2021 tarihinde Priştine “Zahit Pajaziti” Meydanı’nda açık hava sergimiz de olacak.  Karikatür alanında çok yetenekli gençlerimiz var. Ancak, bu gençler itiliyor ve kimse onlara yol vermiyor. O yüzden, benim amacım; gençlerimizi bu alana yakınlaştırmak ve bu konuda bilgi sahibi olmalarını sağlamaktır.   Gençlerimizi bu alana teşvik etmek için neler yapılabilir?   Gençlerimize öncelikle saygı duymamız ve fikirlerine inanmamız gerekir. Gençlerimizin önünü açmak ve onlara fırsat vermemiz gerekir.   Derginin devamı gelecek mi?   Dergimizin devamının gelmesini istiyorum. DağıtımıPrizren ve Priştine’de olacak. Eğer dergimiz ilgi görürse, mutlaka devamı gelecek.  İkinci etapta, genç karikatüristlerimizin de çizimlerini bir araya getirmeyi amaçlıyorum. Ayrıca, yine gençlerimizle beraber Kosova’da ilk Türkçe çizgi filmi çekmek istiyorum.   Peki oymacılığa nasıl başladınız? Oymacılığa ilk olarak 1994 yılında başladım. Resim yeteneğimin olduğunu bilen arkadaşlarım, bana oymacılığı tavsiye ettiler. Ben de denemek istedim ve başarılı olduğumu görünce bu yola devam ettim.  Bu süreçte, Türkiye’den gelen ustalardan da bir şeyler öğrenme şansı yakaladım. Ayrıca, bu alanla ilgili dergi ve kitaplardan da yararlandım.  Oymacılık, bir Osmanlı zanaatıdır. Bu zanaatın gelecek nesillere de aktarılması gerekir.  Oymacılıktan ortaya çıkan eserler, en fazla tavanları süslemede ve kenarlık olarak kullanılıyor. Eskiden, oymacılıkla süslenen odaların değeri vardı. Şimdilerde ise en fazla kuaför salonlarında ayna süslemeleri ve düğün salonlarında koltuk süslemelerinde kullanılıyor.   Bu zanaatla geçiminizi sağlayabiliyor musunuz?   Bugüne kadar, zaanatım sayesinde ev geçindirdim. Çalıştığın ve başarılı olduğun zaman, mutlaka kazanç eksik olmuyor.   Kosova’da oymacılığa ilgi var mı?   Evet, gençlerimizden bu alana ilgi var. Ancak, bu zanaatı öğretmek için gerekli bir alana sahip bir yerim olmadığı için, gençlerimizi eğitemiyorum. Bu doğrultuda bana destek verilirse, oymacılık kursu başlatmak isterim.   Karikatür ve oymacılığa başladığınız yıllara geri dönme imkanınız olsa, yine aynı yolu izler miydiniz? Geriye dönsem, karikatüristliğe Prizren’de değil, hayalim olan Zagreb’te devam ederdim.  Oymacılık için de Kosova’da gerekli şartlar oluşmuyor. Dinimiz gereği insan ve hayvan figürleri oluşturamadığımız için, bir tek bitki motiflerine mahkum kaldık. Benim ise her zaman figürlere ilgim daha çoktu. Bu zanaatımı de Zagreb’te icra etmek isterdim.      
8 ay önce
0
Devamını Oku
Ermenistan-Kosova Özel Maçı Bu Akşam 17:00’da
Fikrim Damka Podcast Konuğumuz- Sizin de Sorularınızı Bekliyoruz
Kosova’daki Türk Toplumu, Kosova ve Balkanlar İçin Büyük Bir Şans
Türkiye Cumhuriyeti Priştine Büyükelçisi Tunç Angılı Şubat ayında göreve başladı. Yoğun bir tempoyla işe koyulan Büyükelçi Angılı, Kosova kurumlarının yöneticileri ile ilişkileri pekiştirirken basın karşısına da sık sık çıkarak Türkiye-Kosova ilişkilerine yeni bir ivme kattı. 4 Ekim 2023 yılında Prizren Başkonsolosluğu Celal Doğan eşliğinde Kosovahaber’i  ziyaret eden Büyükelçi Tunç Angılı; alışılagelmişin dışında, tüm sorularımızı içtenlikle yanıtladı. Görevi devraldığı Şubat ayından bu yana 9 ay geçti, söyleşimizi izlenimleri ile başlamak istedik.  Büyükelçi Tunç Angılı: Kosova’ya 9 ay önce geldim. İzlenimlerim, Kosova’ya gelmeden önce kafamdaki imaja göre çok daha olumlu. Bunun birkaç nedeni var. Bence Kosova altyapı ve ekonomik aktivite olarak benim tahmin ettiğimden çok daha iyi seviyede. Özellikle bankacılık sistemi, havalimanı,  yolları… Tabi ki eksiklikleri de var, burada çok dinamik girişimci bir nüfus var. Ekonomik aktivite canlı. Onun dışında, iç siyasi aktivitenin bu kadar canlı olacağını beklemiyordum, tahmin etmiyordum. Kosova’nın dinamik bir meclisi var. Anayasal çerçevenin sağladığı haklarla, sadece Türk Topluluğu’ndan değil, her topluluktan siyasiler çok aktif, Bunlar bence olumlu unsurlar.  Türk Toplumu ile ilgili şunu söyleyebilirim: Tabi ki Türk Toplumu arasında farklı görüşler var, bazen siyasi çekişmeler var, ama benim bakış açıma göre,  buradaki Türk Toplumu’nun nüfusu, 2011 sayımına göre, yaklaşık 20 bin, hadi diyelim 30 bin olsun, yani küçük bir topluluk. Birbirine, özellikle siyaset üstü milli konularda, kenetlenirse daha fazla sonuç alabileceğini bilmesi lazım. Aslında herkes de bunu içten içe biliyor. Ama bazen gündelik meseleler öne geçiyor. Bu her yerde böyle. Bunu aşmak için Türk toplumun her kesiminde çaba gösterenlerin olduğunu da görüyorum.  Bir de şöyle bir inancım var, buradaki Türk Toplumu’nun gerek eğitim seviyesi, gerek kültürü, gerek Türkiye’ye bakışı çok olumlu. Balkanlardaki Türklüğe değer katan bir toplum. Bunu böyle laf olsun diye söylemiyorum. Prizren’deyiz mesela Prizren’deki Türk Toplumu; hem Yugoslavya döneminde yaşayanlar, hem şimdikiler,  gerek sanat olsun, gerek sizin gibi basın-gazetecilikte olsun, her alanda faaller ve bence Türk Toplumu, Balkanlardaki genel Türklüğün canlı bir şekilde yaşamasına önemli katkı sağlıyor.   Kosovahaber: Siz geldikten sonra Kosova kuzeyinde iki ciddi kriz yaşandı. Kosova-Sırbistan sorununa çözüm nasıl bulunmalı? Özellikle de kuzey bölgede ve sorunun çözümünde Türkiye’nin rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyükelçi Tunç Angılı: Aslında çözüm çok kolay değil. Çünkü Kosova ve Sırbistan’ın meseleye yaklaşımlarında önemli farklılıklar var. Burada bence çözüm için; daha önce Rambuye’de sonra Viyana’da Ahtisari Planı ve BM Çerçevesinde netlik kazanan ve Kosova Anayasası’na emsal teşkil eden üç temel parametre var. Birincisi, Kosova Sırbistan’ın bir parçası olmayacak. İkincisi, Kosova’nın şu anki sınırları değişmeyecek. Üçüncüsü Kosova bir başka ülke ile birleşmeyecek. Zaten bu Anayasası’nda yazıyor. Şimdi bu üç ilkenin hepsi üzerinde Sırbistan’ın mutabakatı olursa o zaman çözümün bir çerçevesi olabilir. 24 Eylül’de yaşanan olay, bu konuda Kosova Hükümeti’nde haklı bazı soru işaretlerine yol açtı. Çünkü ciddi bir güvenlik riski meydana geldi. Bizler de Büyükelçilik ve Dışişleri Bakanlığı olarak bu olayı kınadık. Kosova polis memuru şehit oldu. Böyle bir dönemden sonra, yani böyle bir hadise yaşandıktan sonra karamsarlık doğal olarak hakim oluyor, ama dünyada başka çözümü zor meselelere baktığımızda genelde çözüme en yaklaşıldığı an aynı zamanda bu tip gerilimlerin bazen en yükseldiği an da oluyor. Bu da belki bir umut olabilir, ama şu an göründüğü kadarıyla kolay değil.  Kosovahaber: Daha önceleri çözüm olarak Kosova ve Sırbistan arasında toprak değişimi fikirleri ortaya atıldı.Olaylar bir şekilde oraya kadar gider mi? Büyükelçi Tunç Angılı: Gitmesini istemeyiz, giderse öyle bir şeye Türkiye sıcak bakmıyor, pek çok nedenden ötürü. Çünkü o bir çeşit Pandoranın Kutusunun açılması olur. Ama buna sadece Türkiye değil, Avrupa’daki pek çok ülke, Almanya başta olmak üzere, sıcak bakmıyor. Bence şu anki Kosova Hükümeti ve Başbakan Albin Kurti de öyle bir şeye sıcak bakmıyor. O tip radikal denebilecek ya da bu bahsettiğim üç parametreyi değiştirmeye çalışacak şeyler yerine, belki daha zahmetli olsa da taraflar, yani her iki taraftan da, özellikle biraz Sırbistan’dan da, o konuda yapıcı bir yaklaşım gelmesi gerekir. Masada bir çözüm yolu bulunabileceğine odaklanırlarsa, o diyalogda ilerleme işareti sayılabilir. Türkiye zaten baştan beri diyalog sürecini destekliyor. Hani iki taraftan bir talep gelirse biz elimizden gelen yardımı sunmaya hazırız diye de açıkladık zamanında. Yani şu an gelinen noktada da, 24 Eylül saldırısının etkilerini sindirip, bir daha pozisyonların ortaya konması gerekiyor. Bu arada sadece Kosova ve Sırbistan değil, resmi kolaylaştırıcı olduğu için, Avrupa Birliği’ne de önemli bir rol düşüyor. Bu tip konularda kolaylaştırıcı ve ara bulucu tarafı da biraz yaratıcı çözümler üretmesi gerekiyor ve bu da onlardan bekleniyor. KFOR’ un ikame edilebilecek bir güç olmadığı kanısındayım Kosovahaber: Bu yönde Türkiye’den de önemli bir rol oynaması bekleniyor. Özellikle halkın beklentisi yüksek. Özellikle de KFOR komutanlığındaki değişim beklentiyi artırmış durumda. Büyükelçi Tunç Angılı: Evet bizim 10 Ekim’de Tümgeneral Özkan Ulutaş resmen KFOR’un genel komutanı olacak, yani devir teslim töreni olacak. NATO’nun ikinci büyük silahlı kuvveti ve bir Balkan ülkesi olduğu için Türkiye’nin başka pek çok şapkası yanı sıra burayla doğal bağ ve ilgisi de var. Sırf Kosova ile de değil, Balkanlarla da özel bağlarımız var. Fakat biz, başından beri, bunun bir NATO misyonu olduğunu açık açık söyledik. Kosova güvenliği için çok önemli bir NATO misyonu. Ben, hele bu 24 Eylül saldırısı sonrasında, KFOR’ un ikame edilebilecek bir güç olmadığı kanısındayım. Kosova güvenliğini garanti altına almak açısından Türkiye’den gelen tecrübeli bir komutanın KFOR’un bu zor dönemde komutasını üstlenmesi bir avantajdır diye düşünüyorum. Çünkü KFOR’un burada yürüttüğü faaliyetler in en önemlisi güvenlik ile ilgili konulardır, ama aynı zamanda bazı siyasi dengelerinde dikkate alınması gerekiyor. Türkiye bunu yapabilecek birikime sahip, Türk silahlı kuvvetleri de diğer kurumları da… Bu yüzden bence iyi diyalog sürecine veya bir çeşit burada kalıcı istikrarın yerleşme sürecine katkıda bulunacak diye düşünüyorum. Kosovahaber: 1999 yılından bu yana KFOR çerçevesinde Türk Silahlı KuvvetleriKosova’da güvenliğe katkıda bulunuyor ve her alanda destek oluyor. Mayıs olaylarından sonra Türkiye’den komando taburu Kosova’ya gelmişti ve kuzeye yerleşmişti. Misyonlarını tamamlayıp Türkiye’ye geri döndüler. Nasıl karşılandılar ve görevlerini nasıl gerçekleştirdiler?  Büyükelçi Tunç Angılı: Gayet iyiydi. Hem Zveçan’da hem Zubin Potok’ta görev yaptılar ve oradaki Sırp Toplumu ile ilişkileri son derece iyiydi. Hiçbir sıkıntı yaşamadılar. Bizim görebildiğimiz kadarıyla oradaki Sırp Toplumu Türk askerlerinin NATO kapsamında orada görevlendirilmesine olumlu yaklaşım sergiledi. Ama tabi bunu şöyle düşünmek lazım; haliyle hem basın hem halk işte “Türk askeri geliyor” gibi yansıtıyor durumu, bu doğru, ama NATO’nun içinde belli ihtimal planları var. 29 Mayıs’ta yaşanan ve bazı NATO askerlerinin yaralanmasıyla sonuçlanan olayların ardından NATO Genel Sekreteri, ihtiyat kuvvetlerinin Kosova’ya gönderilmesi çağrısında bulundu. O ihtiyat kuvvetleri, dönüşümlü olarak her ülke, dönemsel olarak üstleniyor. O dönem sıra Türkiye’deydi. Öyle denk gelme durumu da var. Mesela Türk askeri döndü, İngiltere’de sıra … O da şu an İngiltere bir şey yaptı diye değil, NATO’nun askeri planlamaları var ve bu çerçevede yapıldığı içindir. Ama böyle denk gelmesi de kötü olmadı. Çünkü olayların sakinleşmesinde oradaki Türk silahlı kuvvetleri unsurlularının da katkısı oldu.  Kosovahaber: Yeni komutanın gelmesi, benzer bir yansımaya neden olacak mı? Beklentiniz nedir? Çünkü halkta böyle bir beklenti var… Büyükelçi Tunç Angılı: Ben, KFOR Komutanı Özkan paşayla tanıştım. Sakin tabiatlı, işini ciddiye alan tecrübeli bir asker. Bence Kosova’daki toplumun tüm kesimleriyle ve aynı zamanda, görev yönergesinde olduğu için, Sırbistan ile iyi bir diyalog sergileyecek. Aynı zamanda temel beklentisi, tabi tüm taraflardan tek taraflı tırmandırıcı adımları atmamaları ve mutlaka KFOR ile yakın koordinasyon içinde olmaları. Mesela, son 24 Eylül saldırısı ardından Kosova Polisi’nin saldırıya verdiği yanıt ve ardından gerçekleştirdiği operasyonlar son derece başarılı ve profesyoneldi. Bunun nedenlerinden bir tanesi de KFOR ile çok yakın koordinasyon içinde olmalarıydı. Bence önümüzde ki dönemde de bu devam edecek.  Kosovahaber: Türkiye’nin Balkanlar’da konumu çok önemli, Kosova ile dost ülke, bir yandan da Sırbistan ile ilişkileri çok iyi. Bunu nasıl yorumlarsınız? Büyükelçi Tunç Angılı:  Türkiye’nin genel politikası Balkanlardaki bütün ülkelerile iyi ilişkiler kurmaktır. Bunun iki temel nedeni var: Birincisi, Türkiye’de çok büyük bir Balkan göçmeni veya ataları burayla bağlantılı olan nüfus var. Dolayısıyla Balkanlarda bir sıkıntı olduğu zaman Türk Toplumu’nun önemli bir kesiminin yüreğinde hissediliyor. Bunu hem Bosna savaşı sırasında Yugoslavya parçalanırken hem 99’da Kosova harekatın döneminde gördük, sizde tanık olmuşsunuzdur.  İkincisi, Türkiye’nin en önemli ticari partneri Avrupa Birliği. Avrupa Birliği ile gümrük birliği ilişkimiz var.  En fazla yabancı sermaye yatırımı Türkiye’ye Avrupa Birliği ülkelerinden geliyor. Dolayısıyla Avrupa Birliği ile ekonomik kanalının devamı Türkiye ekonomisi açısından çok önemli. Avrupa Birliği ile ticaret güzergahınız Balkanlar üzerinden. Bu bölgede bir istikrarsızlık olursa, Türkiye’nin Avrupa Birliği ile olan ticari ve ekonomik ilişkilerini doğrudan etkiliyor. Bu iki nedenden ötürü Türkiye bütün Balkan ülkeleriyle yakın ve iyi ilişkiler geliştirmeye önem veriyor. Burada da bizim politikamız şu; güvenilir olmak istiyorsak herkese karşı eşit mesafede davranmak ve ne düşünüyorsak onu açıklıkla şeffaflıkla dile getirmek. Cumhurbaşkanımızın Sırbistan Cumhurbaşkanı Vuçiç ile gayet iyi bir diyaloğu ve ilişkisi var. Aynı şekilde Başbakan Kurti ve Cumhurbaşkanı Osmani ile de var… Sırbistan ile Türkiye arasındaki ilişkinin iyi olması, aslında Kosova açısından da bir fayda. Çünkü yeri geldiği zaman Türkiye’nin, Kosova’ya da Sırbistan’ a da ne düşünüyorsa gelişmeler hakkında açık bir şekilde düşüncelerini ve mesajlarını iletebilecek kanalları var. Bunun olması bence önemli. Kosovahaber: Türkiye’nin Sırbistan ile ekonomik ilişkileri ön planda,Kosova ile ise son dönemlerde sanki askeri işbirliği daha ön planda. Böyle bir imaj yaratıldı. Bunu nasıl yorumlarsınız? Büyükelçi Tunç Angılı:  Evet, bunu değiştirmemiz lazım. Çünkü aslında tam olarak böyle değil. Sırbistan ile hızlı ekonomik ilişki gelişmesi oldu. Bir kere Sırbistan, Kosova’ya göre daha büyük bir ekonomi, dolayısıyla ticaret hacmimiz daha yüksek. Bu da son derece doğal. Yanlış hatırlamıyorsam, Yunanistan hariç, Balkanlardaki en büyük ekonomi Sırbistan olabilir. İkincisi, Sırbistan Hükümeti Kosova Hükümeti’nden farklı olarak çok altyapı yatırım projesi hayata geçiriyor. Başbakan Kurti’nin hükümete gelmesinden bu yana yaklaşık 3 sene olacak, bu dönem içerisinde Kosova Hükümeti büyük bir altyapı projesi ortaya koymadı. Bu bir tercihtir, ama böyle de bir gerçek var. Dolayısıyla haliyle Türkiye’den pek çok altyapı inşaat firması, tecrübeli firmalar Sırbistan’da bulunuyor. Ama toplamda Türkiye’nin Balkanlarda dış yatırımlarına bakarsanız, Kosova’da yaklaşık 400 milyon Euro’luk toplam Türk yatırımı var. Ağırlıklı olarak bankacılık, enerji ve havalimanı bunlardan oluşuyor, ama başka şirketler de var. Mesela, Kosova ekonomisi tahminen 9 milyar Euro’luk milli gelire sahip, yani bunun içinde 400 milyon Euro çok büyük bir rakam. Şöyle bir örnek vereyim: Ben daha önce son dış görev yerim Şanghay Başkonsolosluğuydu. Çin, dünyanın ikinci en büyük ekonomisi. Şanghay Başkonsolosluk görev çevresinde yaklaşık 300milyon insan 4 eyalette yaşıyordu. Bu eyaletlerin toplam ekonomik büyüklüğü, İtalya ekonomisinin iki katıydı ve burada Türk yatırımının miktarı 200 milyon dolardı.  Yani Kosova’da bunun iki katından fazla Türk yatırımı var.  Bir kere tabi ki insanlar son haberlere bakıyor, kafalarında bir algı oluşuyor. Aslında Kosova’daki Türk yatırımı bence Kosova ekonomisinin büyüklüğüne kıyaslarsak karşılaştırmalı olarak Balkanlarda en büyük yatırım. Ama sizin dediğiniz şeye bende katılıyorum, Kosova’da şu an sürekli olarak Türkiye’yi sanki sadece bir savunma partneri gibi lanse etme çabası var, bu eksik bir şey. Tabi ki Türk silahlı kuvvetleri; Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere gibi Kosova Güvenlik Gücü’nün NATO çerçevesinde belli bir dönüşümden geçmesi projesini destekliyor. Bu da yeni değil, başından beri destekliyor.  Kosovahaber: Yani bilinçlimi yapılıyor?! Büyükelçi Tunç Angılı:  Son dönemde Kosova Güvenlik Gücü’nün Türkiye’den satın aldığı bazı silah sistemleri var, onlar fazla görünür oldu, ya da basın onlara ilgi gösterdi. Ama netice itibari ile Türkiye Kosova’nın sadece bir savunma partneri değil, yani Türkiye NATO üyesi olarak NATO çerçevesinde belli Kosova güvenlik kuvvetlerinin kapasite artırımı için; mesela insani yardımlaşma, ki deprem sırasında Türkiye’de de faaliyet gösterdiler, o kapsamda kapasitesini geliştirmesini destekliyor.  Türkiye, 2022 yılında Kosova’nın en büyük ticari partneriydi, bu sene de Almanya ile birlikte ya birinci ya ikinci olacak. Türkiye’nin Kosova ile ticari ilişkisi de Kosova açısından çok önemli. Buna ilaveten bir de kültürel boyutu var. Sadece Türk Toplumu değil, Türkiye’de yaşayan Kosova asıllı geniş bir kitle var. Muhtemelen belki Kosova’nın Türkiye’deki diasporası Almanya ve İsviçre’den fazladır. Ama tabi bunlar çok uzun bir dönemde göç etmiş. Artık ikinci, üçüncü kuşağa ulaşmış kişiler, dolayısıyla bizim aramızda çok güçlü kültürel bağ ve kültürel birliktelik, insanlar arası iletişim var. Mesela, Kosova’dan en fazla turist Türkiye’ye gidiyor; en fazla doğrudan uçak seferi Türkiye ile var. Bu insanlar arası bağı da hiçbir şekilde yabana atmamak lazım. Dolayısıyla savunma bir ayak, ama tek ayak değil  Kosovahaber: Ekonomi söz konusu olunca, Kosova acaba Türkiye ve diğer yatırımcılara uygun şartlar sunuyor mu? Çünkü,  genelde Kuzey Makedonya ve Sırbistan’da yatırım yapmanın daha kolay olduğu söyleniyor. Bu ülkelerde dış yatırımcılara kolaylıklar sağlanıyor… Büyükelçi Tunç Angılı: Şimdi her ülkenin kendine göre gerçekleri veya kendine göre değerlendirmesi gereken durumları var. Kosova avantajlarına bakarsak, bir kere çok düzgün bankacılık sistemi var. Euro kullandığı için avantaj, para politikalarında dalgalanma riski az. Hem Avrupa Birliği ile hem Amerika Birleşik Devletleri ile serbest ticaret anlaşması var. Dolayısıyla buraya gelecek yatırımcı aslında Kosova devleti veya Hükümeti ile çok işi olmadan da yatırım yapabilir. Bazı Türk şirketleri de o şekilde geldi. Ama Kosova’nın bazı altyapı eksiklikleri var. En önemlisi bence enerji. Bu konularda, dünyanın her yerinde, devlet veya hükümet işin içindedir, çünkü stratejik önem taşıdığı için enerji piyasası her yerde regüle edilen piyasadır. Bu noktada, dediğiniz gibi, belki başka Balkan ülkelerinde hükümetler daha aktif Kosova’da ise hükümet bir politik olarak işin mali disiplin tarafına odaklanıyor. Yani bakarsanız Maliye Bakanı ve Başbakan Kurti, genelde vergi gelirlerinin artışından bahsediyor. Yabancı yatırımın da arttığını söylüyor. Artıyordur da muhtemelen, Kosova’nın çok güçlü diasporası var. Ama mesela çok büyük altyapı projeleri açıklamıyor. Bu bir gerçek. Her politika gibi ekonomi politikaları tercihtir. Ama, dediğiniz gibi, başka Balkan ülkelerinde sanki hükümetler daha ekonomiye odaklı gibi görünürlüğün ortaya çıkmasında etkili. Oralarda altyapı projeleri; yol, demir yolu, enerji santrali gibi projeler hükümetlerin kontrolünde ilerledikleri için, hükümetler ekonomiye daha ilgili gibi görünüyor olabilir. FETO mevcudiyetine karşı ortak mücadele etmek için bazı mekanizmalarda önerdik Kosovahaber: Buraya gelmeden önce nasıl bir Kosova bekliyordunuz? Bu 9 aydan sonra ne görüyorsunuz?  Büyükelçi Tunç Angılı: Buraya gelmeden önce Kosova ile ilgili bakış açım, altyapısı olsun beşeri sermayesi olsun, daha sıkıntılı olabileceğini düşünmüştüm. Çok yanılmışım, yani benim hatam. Bence, Kosova’nın pek çok açıdan geleceği parlak. Genç bir nüfusu var, Avrupa Birliği ile Ocak ayından itibaren vizesiz dolaşıma girecek. Girişimci bir nüfusu var. Buradaki Türk Toplumu da Kosova’nın geleceği için çok önemli bir avantaj. Türkiye ile ilişkiler de Kosova için çok önemli ve faydalı bir ilişki. Çünkü Türkiye’deki dinamik özel sektör ve Balkanlara yönelik son derece olumlu bakış Türkiye’den Kosova’ ya yatırımların önünü açacak,  açmış de zaten ve arkası da gelecek. Burada en büyük risk, Kosova ile Türkiye arasındaki ilişkilerde, maalesef Kosova’da hala var olmaya devam eden FETO terör örgütü mevcudiyeti. Bu Türkiye’nin milli güvenliğine tehdit olduğu gibi, aslında Kosova’nında milli güvenliğine bir tehdit. Bunu her vesileyle,şahsen ben de görüştüğüm herkese, Kosovalı muhataplarımıza anlatıyoruz ve bu konuda buradaki FETO mevcudiyetine karşı ortak mücadele etmek için bazı mekanizmalarda önerdik. İnşallah bunlar hayata geçer ve en azından bu büyük riski ikili ilişkilerimizde kontrol altına alacak ve bertaraf edecek mekanizmaya sahip olacağız. Bunu yapabilirsek bence Türkiye ile Kosova arasında her alanda ilişki, ama özellikle ekonomik ilişkiler katlanarak artacak diye düşünüyorum.  Soydaşlara ‘mavi kart’ ve üniversite harçları konusunda hukuki altyapı çalışması başlatıldı Kosovahaber: Kosova’da Kasım ayında nüfus sayımı yapılacak galiba … Bu konuda beklentiniz nedir? Kosova’daki Türk Toplumu Türkiye’den soydaş veya akraba topluluğu kavramları netliği ve daha öncede dile getirilen ‘mavi kart’ veya benzer uygulamalarla bunu yansıtmasını bekliyor. Bu konuda bir gelişme olacak mı? Büyükelçi Tunç Angılı: Bu sayımın yarattığı bir fırsat var. Çünkü bu kez nüfus sayımı yapıldıktan sonra bu konudan sorumlu Kosova İstatistik Ajansı başkanıyla yaptığım görüşmeden anladığım kadarıyla kişiler, kendi kimlik bilgileriyle İstatistik Ajansı’nın kuracağı internet sitesine girip sayımda anadil, etnik kimlik konularındaki yanıtlarını görebilecekler. Ben de büyükelçi olarak, Türkiye’ye bu bilgiyi getiren soydaşa Türklük Belgesi’nin Büyükelçilik veya Prizren’de Başkonsolos tarafından verilmesini önerdim. Bu öneriye olumlu yaklaşılıyor. Yani bence, bu kabul edilecek. Bu sayımda soydaş, ne yanıt verdiğini belgeleyeceği için, onu esas alacağız. Çünkü Prizren’de belki Türklük Belgesi alıyor Mitroviça’da alamıyor, büyükelçiliğe gelirse, bu şekilde çözülmüş olacak.  Uzun süredir beklenen ‘mavi kart’ konusuna gelince, şu an Dışişleri Bakanlığı öncülüğünde bir hukuki altyapı çalışması başlatıldı. Soydaşlar açısından iki önemli sıkıntı olduğunu tespit ettik: Birincisi, sağlık hizmetlerinde Türkiye hastanelerinde mavi kart hamili olan kişiler gibi ödeme yapabilmek, ikincisi de üniversitelerde harcı mavi kart hamili gibi ödemek. Bunlara bazı ad hoc yani duruma göre çözümler geliştiriyoruz.  Büyükelçiliğe başvuran soydaşları, sağlık tedavi için Türkiye’ye gitmek isteyenleri, geri çevirmiyoruz. Kosova ile ikili işbirliği kapsamında tüm Kosovalılar, soydaşlarda dahil olmak üzere, genelde daha acil ameliyat ihtiyacı olanları, Türkiye’ye gönderiyoruz. Rutin şeyler içinde, ilk etapta belki soydaşlara daha yakın batı sınır bölgelerinde, işte Trakya Üniversitesi Hastanesi olabilir, Çanakkale, Tekirdağ’da falan, o bölgelerde dört beş hastanede; Kosovalı soydaşlara daha uygun fiyatlandırılmış sağlık hizmeti işine başlayacağız inşallah... İkincisi, üniversiteler ile ilgili olarak, özellikle Trakya Üniversitesi ve bazı başka üniversitelere harçları tamamen sıfırlamak pek mümkün olmayacak. Çünkü Türkiye’de üniversiteye giriş sınavı var. YKS sınavı ile giren Türkler, harç ödemiyor. Türkiye’de üniversiteler de yaklaşık 3 milyona yakın toplamda yabancı öğrenci var. Tüm üniversiteler açısından harçlar önemli bir gelir kaynağı. Dolayısıyla sıfırlanma değil, mesela seçilmiş bazı üniversitelerde yüzde 60-70 oranında indirim üzerinde çalışıyoruz. Bunların hepsinde Türklük Belgesi’nin kabul edilebilmesi için Kosovalı soydaşları için bir hukuki altyapı hazırlamamız lazım. Süreci şahsen takip ediyorum, Dışişleri Bakanlığı da takip ediyor ve inşallah gerçekleşecek. Bunun ötesinde, mavi kart ötesinde, Kosova’daki nüfus sayımı aslında buradaki Türk Toplumu’nun gerçek sayısını göstermesi açısından çok önemli ve Türk Toplumu’nun sahiplenmesi gereken bir şey. Şu ana kadar da gördüğüm kadarıylaTürk Toplumu büyük ölçüde sahipleniyor bunu.  Kosovahaber: Son Olarak Kosova ve Türk Toplumu’na mesajınız ne olurdu. Büyükelçi Tunç Angılı: Zor bir soru oldu. Tek bir mesaj diyorsunuz… Kosova’daki Türk Toplumu, Kosova ve Balkanlar için her yönüyle büyük bir şans, Kosova Türkiye ilişkileri açısından da… Önümüzdeki yollarda bazı mayınlar olsa da, tüm Balkanlar ile ve özellikle Kosova ile Türkiye arasında işbirliğinin geleceği parlak. 
11 Ekim 2023, 11:03
0
Devamını Oku
Kuzey’de Sorunun Askeri Çözümü Yoktur, Diplomatik Bir Çözüm Kalıcı İstikrarı Sağlayacaktır
Türkiye'nin Kosova Büyükelçisi Sabri Tunç Angılı, ‘Telegrafi' Portalı’na verdiği özel röportajda Türkiye-Kosova ilişkileri, ülkemizdeki Türk yatırımları ve Kosova-Sırbistan diyalogunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın rolünden konuştu. Beş aydır Kosova'da bulunan Türk diplomat, Türkiye'nin her zaman Kosova'nın güvenilir bir ortağı olacağını söyledi. Türk diplomat, Türkiye'nin yakın zamanda satın aldığı Bayraktar insansız hava araçları ve NATO misyonundaki KFOR askerlerinden de konuştu. Telegrafi: Büyükelçi Angılı, 5 aydır Kosova'da bulunuyorsunuz, bugün ülkedeki siyasi ve ekonomik durumu nasıl görüyorsunuz? Angılı: Kosova beni hep meşgul ediyor, ama şikayet etmiyorum. Çünkü bizim için Balkanlar'da kalıcı barış ve istikrar çok önemli ve Kosova bu açıdan merkezi bir konuma sahip. Türkiye bir Balkan ülkesi ve Kosova ve diğer Balkan ülkeleri ile halklar arası güçlü bağlarımız mevcut. Dolayısıyla Kosova'da ve diğer Balkan ülkelerinde yaşananlar, Türk halkının yüreğinde derinden hissedilmektedir. Bu da işimi hem zorluyor, hem de tatmin edici kılıyor. 2008'den bu yana, bağımsız bir devlet olarak geçen 15 yılda Kosova'nın birçok alanda önemli ilerlemeler kaydettiğine inanıyorum. Kosova, dinamik bir özel sektör ile işleyen bir piyasa ekonomisine sahip. Devlet kurumları kapasitelerini geliştiriyor. Çok canlı bir siyasi atmosfer ve demokratik bir kültür var. Ancak, özellikle gençler arasındaki yüksek işsizlik oranı, beyin göçü, altyapı yatırımlarında, özellikle enerji sektöründe, sınırlı ilerleme önemli sorunlardır. Kosova'nın bu alanlarda ilerleme kaydedeceğine inanıyorum. Türkiye her zaman Kosova'nın güvenilir bir ortağı olacaktır. Telegrafi: Türkiye son dönemde KFOR kapsamında Kosova'daki asker sayısını artırdı, bu sizin ülkeniz için ne anlama geliyor? Angılı: NATO'nun en büyük ikinci ordusu olan Türkiye, çeşitli cephelerde NATO'ya aktif olarak katkıda bulunmaktadır. 29 Mayıs'ta Kosova'nın kuzeyinde meydana gelen olayda NATO Türkiye'den takviye asker talebinde bulundu. Şimdi bazı askerlerimiz kuzeyde istikrara katkıda bulunuyor. Bu da kamuoyumuzun Kosova'da yaşananları daha yakından takip etmesini sağlıyor. KFOR'un Kosova ve bölgenin güvenliği için gerekli olduğuna inanıyorum. Bu nedenle geçmişte olduğu gibi KFOR'a en önemli katkı sağlayanlardan biri olmaya devam edeceğiz. Telegrafi: Kosova'nın kuzeyindeki gerilimi nasıl görüyorsunuz? Angılı: Kosova ile Sırbistan arasındaki diyalogu güçlü bir şekilde destekliyoruz. Bu sorunun askeri bir çözümü yok. Yalnızca diplomatik bir çözüm kalıcı istikrarı sağlayabilir. Bu nedenle, tüm taraflar diyalog sürecinde ilerleme sağlamak için çalışmalıdır. Gerginliklerin yararı yok. Bu nedenle, diyalog sürecinin yeniden başlamasının önünü açacak olan, kuzeyde gerilimi azaltmak istiyoruz. Bu bakımdan kuzeyde Sırp halkının katılımıyla yapılacak seçimler, anlamlı müzakereler için gerekli zemini sağlayacaktır. Her iki taraf da isterse, Türkiye bu sürece katkı sağlamaya hazır olacaktır. Telegrafi: Kosova-Sırbistan diyalogunda Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın rolü nedir? Angılı: Hem Kosova hem de Sırbistan ile dostane ilişkilerimiz var. Başbakan Kurti ve Cumhurbaşkanı Vuçiç, seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı telefonla arayarak tebrik etti. Bu telefon görüşmeleri aynı zamanda diyalog sürecine nasıl katkıda bulunabileceğimizi tartışma fırsatı da sağladı. Türkiye'nin AB destekli diyalog sürecini desteklediğini ve her iki tarafın da talep etmesi halinde rol almaya hazır olduğunu açıkça ifade ettik. Ancak şunu da belirtmek isterim ki, Türkiye, devam eden diyalog sürecinin yerini alamaz. Amacımız, devam eden süreci güçlendirmek ve gerektiğinde ilerleme kaydedilmesine yardımcı olmaktır. Ne yazık ki Türkiye'yi AB'ye rakip ya da vekil aktör olarak gösteren yanlış bir anlatı görüyorum. Bu, doğru değil. Kosova ve Sırbistan dahil, tüm Balkan ülkelerinin Avrupa-Atlantik kurumlarına entegrasyonunu destekliyoruz. Telegrafi: Kosova ve Türkiye  pek çok alanda ilişkileri sürdürüyor, sizce bu iş birliği nerede artırılabilir? Angılı: Türkiye ve Kosova stratejik ortaklardır. Bu, birkaç alanda derin iş birliğimiz olduğu anlamına geliyor. Çünkü en önemli iki alan güvenlik ve ekonomidir. Güvenlik alanında da terör örgütü FETÖ'nün Kosova'daki varlığının sadece Türkiye için değil Kosova için de bir tehdit olduğunu, Kosovalı dostlarımıza anlatmaya devam ediyoruz. Bu terör örgütü, yasa dışı gündemlerini gizlemek için okulları, şirketleri veya camileri kullanıyor. İnsanları işe almak, kara para aklama, dolandırıcılık veya vergi kaçakçılığı yoluyla terörist faaliyetlerini finanse etmek için bu kurumları kullanıyorlar. Bu nedenle Kosova'ya FETÖ ve diğer terör örgütleriyle mücadele için etkili bir mekanizma önerdik. Yanıt bekliyoruz. Ekonomi alanında, Türkiye'nin Kosova'daki yatırımı, Balkanlar'daki tüm yatırımlarımızın yaklaşık %10'unu oluşturmaktadır. Türkiye geçen yıl Kosova'nın bir numaralı ticaret ortağıydı. Türk şirketleri Kosova'da 10 bin kişiye doğrudan istihdam sağladı. Şimdi ekonomik iş birliğimizin başka bir aşamasına geçmeliyiz. COVID sonrası tedarik zincirlerindeki değişiklikler, Ukrayna'daki savaş sonrası gıda ve enerji güvenliğinin önemi, ülkelerimiz arasında yeni bir ekonomik ortaklık modeli gerektiriyor. Bu amaçla Kosova'ya JETCO (Ekonomik ve Ticari İşbirliği Ortak Mekanizması) adlı bir mekanizma önerdik. Şimdiye kadar bu mekanizmayı ağırlıklı olarak AB üyesi ülkeler için oluşturduk. Kosova'da büyük bir potansiyel görüyoruz ve etkili bir kurumsal mekanizma oluşturarak bu potansiyeli gerçekleştirmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Telegrafi: Türkiye'den yatırımcıların Kosova'ya ilgisi var mı ve hangi alanlarda? Angılı: Türk yatırımcıların Kosova'ya yatırım ilgisi büyük. Birincil alanlar enerji, altyapı, tekstil, gıda güvenliği ve kırsal kalkınmadır. Bu alanlardaki olası projeleri detaylı olarak değerlendirmek için sektöre özel çalışma gruplarının oluşturulmasını önerdik. Kosova Hükümeti'nden olumlu bir yanıt görmeyi umuyoruz Telegrafi: Kosova geçtiğimiz günlerde Türkiye'den Bayraktar İHA'ları satın aldı, başka askeri alımlar olacak mı? Angılı: Söylediğim gibi, savunma iş birliği Kosova ile olan iş birliğimizin sadece bir parçası. Ancak son dönemde Türkiye'nin rolünün sadece savunma işbirliği alanında olduğu algısı pekişmeye başladı. Bu doğru değil. Diğer NATO üyeleri gibi biz de Kosova Güvenlik Güçleri’nin NATO standartlarına uygun geçişini destekliyoruz. Bu süreçte diğer NATO müttefikleri gibi biz de Kosova Güvenlik Güçleri’ni destekliyoruz. Şu ana kadar yeni askeri alımlar gündemimizde yok. Önemli olan, hedeflerinin savunma olması ve savunma iş birliğimiz, Sırbistan da dahil olmak üzere, herhangi bir üçüncü ülkeye karşı değil, NATO çerçevesiyle tamamen uyumlu olmasıdır. Telegrafi: Son olarak, Kosova'da kendinizi nasıl hissediyorsunuz ve en çok neyi seviyorsunuz? Angili: Kosova'da kendimi evimde gibi hissediyorum. Ortak kültürümüze ve tarihimize dayanan pek çok benzerliğimiz var. Ve en çok insanları ve kahveyi seviyorum!. / Telegrafi/
31 Temmuz 2023, 11:59
0
Devamını Oku
Altay Suroy:
-Şiir şölenlerinden sizi tanıyoruz ancak Türk okuyucusu için kendinizi tanıtır mısınız? -Yaklaşık 80 milyon insanın ölümü ile sonuçlanan 2. Dünya Savaşından dört yıl sonra (24 Eylül 1949) Kosova’nın Prizren kentinde, savaş gazisi Recep ve kadın terzisi Ayşe’den dünyaya geldim. Babaannem Fethiye oğlu Sezai’nin 17 yaşlarında Faşist Almanlar tarafından kent merkezinde darağacına asarak şehit edildiği ve evin tüm eşyalarının ev bahçesinde bu faşistler tarafından yakılması sonucu yaşadıkları ıstırap ve yaşama mücadelesi le ilgili anlatımlarıyla büyüdüm.  1951 yılında Kosova’da Türklere anadilinde okuma hakkının tanınmasıyla okullarda açılan Türkçe sınıflarda sekiz yıllık okulu ve Liseyi doğum kentimde okudum. Priştine Hukuk fakültesinden mezun oldum ve 1969 yılında Priştine’de Türkçe yayınlanmaya başlayan haftalık Tan gazetesinde gazeteci olarak çalışmaya başladım. Prizren’e dönünce 4 yıl hukuk müşavirliği sonra hâkimlik görevini yaptım. 1989 yılında hâkimlikten istifa edip serbest avukat olarak çalıştım. 1999 yılında seçildiğim savcı görevinden istifa edip 2006 yılında Kosova Adalet Bakanı vekili görevine seçildim.  Kosova Cumhuriyeti Anayasa Mahkemesi kanununun yürürlüğe girmesiyle 9 üyeden oluşan Anayasa Mahkemesinin kurucu üyesi olarak 9 yıl görev süresini tamamlayınca emekliğe ayrıldım. -Şiir dışında edebiyatın başka dallarında da eserleriniz bulunuyor. Edebiyat hayatının içinde olan biri olarak bu sanat dalları içinde kendinizi nerede konumlandırıyorsunuz? Halk bilimi, tarih, Osmanlı dönemi kültür mirası üzerinde çalışmalar yapıyorum. Bu konular üzerinde bilimsel toplantılarda bildiriler sunuyorum. Hukuk üzerinde, özellikle Adli Bilimlerle ilgili olan çalışmalarımı sürdürüyorum. -Şiire nasıl başladınız, şiir serüveniniz anlatır mısınız? Sekiz yıllık ilköğretimde öğrencisi ikin öğretmenin ev ödevi olarak devlet bayramlarına, mevsimlere, doğaya ve öğretmenlere şiir yazma ödevi verilirdi.  Öğretmenin beğendiği şiirler öğrenciler karşısında okunurdu.  En iyi şiirleri öğretmen Üsküp’te ayda bir yayımlanan Tomurcuk dergisinde yayımlatırdı. Evimize konuk geldiği zaman sahnede gibi şiir okuma görevi verilirdi. Lisede okurken şiire daha fazla önem vermeye başladım. Üsküp’te yayımlanan Tomurcuk, Sevinç Çocuk dergilerinde, Birlik gazetesinde, ‘Sesler’ Aylık Kültür, Sanat ve Edebiyat Dergisinde yayımlanan şiir ve makaleler için telif hakkı olarak posta ile para gönderilirdi. Şiir saatlerinde yeni yazılmış şiirler okunduğu için hep hazırlıklı olmak gerekiyordu. Bütün bunlar yazı hayatına devam etmeye teşvik etmiştir. -Her şairin kendine has bir sanat has anlayışı vardır. Bu bağlamda şiirinizi ve poetikanızı öğrenebilir miyiz? Bizim dönemimizde Öz Türkçeye ve Çağdaş edebiyata önem verilirdi. Osmanlıca okuyabilen ve yazabilen kişi nadirdi. Bu dilden çevirmen bile yoktu. Osmanlının 1912 yılında bu topraklardan çekilmesinden sonra tüm örgün eğitim kurumları 1951 yılına kadar kapalıydı. Bu dönemde Türkiye ile ilişkiler de yoktu.  Sadece evinde radyosu olan Ankara radyosunun yurttan sesler programını kısa dalga üzerinde dinleyebiliyordu. Türkçe ders kitapları Makedonya Cumhuriyeti başkenti Üsküp’ten temin ediliyordu. Türkçe dersinden çağdaş edebiyata ağırlık verilirdi. Nazım Hikmet, Orhan Veli, Cahit Sıtkı Tarancı gibi şairler etkili oldu. Serbest nazım ağırlık kazandı. 1928 yılında vefat eden şair, âlim ve Melami tekkesi şeyhi Hacı Ömer Lütfi ‘den sonra ölçülü, kafiyeli şiir yazan yoktu. -Osmanlı döneminde Türkiye’nin Balkanlarda, Balkanların Türk edebiyatında önemli bir yeri bulunmaktadır. Bugün belki aynı şeyi söyleyemeyiz. Bugüne geldiğimizde, örneğin Kosova’da Türk edebiyatının bir etkisi var mı? Buradaki soydaşlarımızın Türk edebiyatına ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz? -1912 yılında Osmanlı’nın Balkanlardan çekilmesinden sonra Türk edebi yaratıcılığında duraksama başlamıştır.  1944 yılında Üsküp’te Türkçe Birlik gazetesinin yayımlanmasıyla ve özellikle 1951 yılında Batı Makedonya’da ve Kosova’da Türkçe eğitim görme hakkının tanımasıyla, daha geçlerde Türkçe yayın faaliyetinin başlamasıyla Türkçe edebiyat hareketlenmiştir. Makedonya ve Kosova dışındaki eski Yugoslavya devleti sınırları içindeki diğer bölgelerde Türkçe edebiyat yaratıcılığı tamamen sönmüştür.  Makedonya‘da Türkçe çocuk edebiyatı gelişmiş ve etkisi Kosova Türk edebiyatında da görülmektedir. Makedonya’da ve Kosova’da yayımlanan eserler Türk edebiyatının bir parçasıdır. Burada yaratılan edebi eserler okullarda ders kitaplarında yer almaktadır ve okutulmaktadır. 1999 Kosova savaşından sonra devlet destekli Türkçe gazete ve dergilerin kapatılması, değişen hayat şartları, edebi yaratıcılığını etkilemiştir.  Buna rağmen az da olsa edebi yaratıcılık devam etmektedir. Yazarlar kendi imkanlarıyla eserlerini kitap olarak yayımlamaktalar -Şiirinizi herhangi bir anlayışı dâhil ediyor musunuz? Bir şair olarak kendinizi bağlı hissettiğiniz bir şiirekolü var mıdır? -Düşüncelerimizi, duygularımızı, yaşadıklarımızı ve mesajlarımızı genellikle açık içeriği anlamlı ve herhangi bir kurala ya da kimi kurallara bağlı olmayan serbest nazım üslubuyla yazıyoruz. -TYB şiire vermiş olduğunuz emeği göz önünde bulundurarak, şiir şölenleri işleyişinden farklı olarak Bursa’nın dışında Konya’da şahsınıza özel bir ödül takdim etti. Bu ödül hakkında neler söylersiniz? Ödül emeğin takdiridir. Bunun dışında yaratıcıyı bu alanda teşvik eder ve yaratıcıya daha büyük sorumluluk yükler. Bizlerin Türkiye dışında yaşadığımız ülkede azınlık olarak itibarımızın artmasına katkıdır. Anavatanımız tarafından ödül almak yeni neslin de eser vermesini teşvik etmektedir.  -Yazarlar Birliğinin Konya’da yapmış olduğu ‘Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’nin ilkine Bursa ve Konya’da katılmışsınız. Aradan otuz yıl geçmiş. Yine bu iki şehrimizdeki şiir şölenlerinde sizi görüyoruz. Otuz yıl önceki Bursa ve Konya ile bugünkü Bursa ve Konya’yı nasıl gördünüz? Bursa bizim de eski başkentimizdi. Kosova toprakları için şehit düşen 1. Sultan Murat Hüdavendigar’ın şehit düştüğü yerde türbesinin nöbetindeyiz.  Bursa’da Çekirge’de 1. Sultan Murat Camiinde namaz kılmak, türbeyi ziyaret etmek bizi ayrıca duygulandırıyor.  Bahçeden seyredince Bursa ovasının yok olduğun, gökdelenlerin gölgesine sığınmış durumuna düştüğünü görüyoruz.  Zamanın aynı kalmasına rağmen insanların değişmesi, hayat şartları da değiştiriyor. -Türkiye Yazarlar Birliği’nin iki yılda bir yapmış olduğu ‘Türkçenin Uluslararası Şiir Şöleni’ ne 30 yıl önce yine Bursa’da ve Konya’da katılmış biri olarak neler söylersiniz? -Uluslararası Şiir Şöleni’nin ayrı yerlerde yapılmasını önemsiyorum. Bu şölen sayesiyle şairler yeni yerleri tanıyor, değişik ortamlarda şiirlerini okuyor.  Nüfusu itibariyle daha küçük yerlerde Şölenin düzenlenmesi, ora halk için bayram havasını yaratıyor. Şölenler şairler arasında tanışmalara, ilişkileri kurulmasına vesile oluyor. -Bildiğim kadarıyla yurt dışından da olsa Türkiye Yazarlar Birliği’nin faaliyetleri içinde bulunmuş birisiniz. Zaman zaman TYB’nin etkinliklerinde sizi görüyoruz. Bu bağlamda Türkiye Yazarlar Birliğinin kültür hayatımızdaki yeri hakkında görüşlerinizi alabilir miyiz? Türkiye Yazarlar Birliğinin faaliyetleriyle kültür hayatına sunduğu katkıları yadsınamaz.  Faaliyetleri Türkiye sınırları dışına taşmış olması sebebiyle de olsa yayınlarından en azında seçmeler yaparak yabancı dillerde de yayınlamasıyla Türk kültürün tanıtımına ayrı bir katkı sunulmuş olacaktır. -Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? -Türkiye dışında kalmış Türk toplulukların edebi eser verenlerini veya onların kurdukları dernekleri ile bağların sürekli olmasına ihtiyaç vardır. Röportaj: Mehmet Kurtoğlu  
10 Mart 2023, 23:02
0
Devamını Oku
Diğer Haberler Yükleniyor...
© 2006 - 2025 Kosova Haber. Tüm Hakkları Saklıdır..

Designed and Developed by : Dmarketing